Alman yazar Waldemar Bonsels’in ünlü çocuk romanı Arı Maya’yı (Die
Biene Maja) çoğumuz biliriz. Maya bir balarısıdır ve romanda onun dünyayı
tanıyışı anlatılır. Kovanından ayrılan Maya, arıların dostu ve düşmanı
böcekleri tek tek tanıdıktan sonra çok merak ettiği insan soyuyla tanışır.
Bu ürkütücü yaratıkların ancak, birbirlerine sevgi besledikleri zaman
güzelleştiklerini gözleyen Maya, sevgiyi bir yaşam ilkesi edinir.
Şimdilerde de, insanların gündemine başka bir arı girdi. Ona ikinci bir
Arı Maya diyebiliriz, tek farkla: O bir yabani; adına yabani toprakarısı
da diyorlar. Onun hakkında gözlemler yapıldı, yazılar yazıldı
yüzyıllardır. Ama gün geldi "Bombus Maya" insanoğluna elverdi. Hormonlarla
ilgili kuşkularından bunalan insanoğlu aklı ile bombusun o müthiş
özelliğini, bazı bitkilerin tozlanmasını sağlamadaki rolünü keşfettiler.
Bombusu aldılar, seralarına götürdüler, o çılgınca oradan oraya uçuşup,
çiçekten çiçeğe konarken, taşıdığı çiçektozlarını (polenleri) etrafa
yayıyor, serada verim artıyor, domatesler, çilekler büyüyüp serpiliyordu.
Bombusun yaşamında da sevgi bir ilkeydi ve o insanları sevmişti. İnsanlara
verimliliği, sağlıklı yaşamı ve kaliteyi hediye etti.
GÜNÜMÜZDE BİRÇOK ÜLKE seralarda tozlama görevini bombus adı verilen
arılara yaptırıyor! Bombus, özellikle sebzecilikte yüksek verim elde etmek
amacıyla hormon kullanan üreticilere bir çıkış, hatta kurtarıcı oldu. Bu
üreticiler, yetiştirdikleri sebze ve meyvelere hormon uygulayarak yüksek
verim peşinde koşarken, umduklarının aksine iş gücü ile üretim maliyetinde
artış ve ürün kalitesinde de bir düşüş olduğunu gözlediler. Ayrıca,
kimilerinin bilinçsizce hormon kullanması sonucunda insan sağlığı da
olumsuz yönde etkilenmişti. Bu arada 1987 yılında Hollanda, Belçika ve
Fransa’da, son birkaç yıl içinde de İsrail, ABD, Japonya, İspanya ve
İngiltere seralarında tozlamada bir bombus kullanma modası baş gösterdi.
Bombus sayesinde hem daha kaliteli ürün elde ediliyor hem de daha az iş
gücü gerekiyordu.
Bu arılar, İngilizler’in deyimiyle, para istemeyen, haftanın 7 günü
deliler gibi çalışan, sorun çıkartmayan, üstüne üstlük sigorta, vergi gibi
sorunları da olmayan, gönüllü işçilerdi.
Bombus, güçlü görünümlü, renkli tüyleri ile tanınan, türdeşlerine göre
oldukça iri, belirli heyecanları olan ve bunları; örneğin öfkesini, aşık
olduğunu, vızıldamasındaki tonlamalarla dışa vuran ve genelde toprak
altında yaşayan, bildiğimiz yaban arısının ta kendisi. Onu, arılar
alemindeki diğer arılarla kıyaslayan insanlar "etkin tozlayıcı" diye bir
de lakap taktılar. Bunun nedeni, bombusun büyük vücutlu olması ve
tüylerine takılan çiçek tozlarını çiçekten çiçeğe taşıyarak tozlamaya
yardım etmesi. Bu yumuşak huylu, kin ve nefret duygularından arınmış,
kendisini rahatsız edenlere karşı bile en etkin silahı, iğnesini (iğnesini
kullanmasının kendi ölümüne yol açacağını bilircesine) kullanma gereği
duymayan bombuslar, bütün gün bir çiçekten diğerine durmaksızın dolaşarak,
çiçek tozu ve balözü toplarlar.
Uzun dilli (ağız parçaları) türleri ısırma ve yalama gibi etkinlikleri
çok iyi becerdiğinden, bombuslar, çoğu böceğin başarmakta zorlandığı bir
iş olan, çiçek borusu uzun çiçeklerden de çiçek tozu ve balözü alabilme
ayrıcalığına sahiptir. Hatta bazı türler, balözüne ulaşabilmek için önce
çiçeğin dış kısmını ısırır ve açtığı delikten ağız parçalarını içeri
sokarak kolayca beslenirler.
Bombusun özellikleri bu kadarla da bitmiyor. Örneğin, göğüs bölgesinde
tutunma ve yürümeyi sağlayan üç çift bacakları var. Bu bacaklardan birinci
çift, antenlere bulaşan çiçek tozlarını ve tozları temizlemek için özel
temizlik gereçleri ile donatılmıştır; bu sayade koku alma organı olan
antenler sürekli temiz tutulur. Bombusun 1 çift anteni, bileşik gözlerin
orta kısmına yakın bir yerden çıkar. Antenler, dişi ve işçi bombuslarda 12
bölütten, erkek bombuslarda ise 13 bölütten meydana gelir.
Koku alma işlevini üstlenmiş olan antenler çok miktarda çiçek tozu ve
balözüyle bulaşık olmasına rağmen bombuslar bacakların birinci çifti
sayesinde yine de çok etkin çalışır. Seçtikleri çiçekler çoğunlukla tatlı
kokulu, çok renkli ve büyük boyutludur. Bombuslar insanların kokusuz diye
bildiği bazı çiçeklerin kokularını bile ayırt edecek kadar hassastır.
Bombusların üçüncü çift bacaklarında çiçektozu taşımak için sepetçikler
ve çiçektozlarını doldurmaya, gerektiğinde sıkıştırmaya yarayan fırçalar
bulunur. Bombuslar vücut ağırlıklarının yarısı kadar yükü rahatlıkla
taşırlar. Bu nedenle, iri olan işçi bireyler daha etkin besin
toplayıcısıdırlar.
Zar şeklindeki iki çift kanatları sayesinde uçarlar. Birinci çift
kanadın arka kenarında, ikinci çift kanadın ise ön kenarında bir seri
kanca bulunur. Bunlar uçuş sırasında birbirine kenetlenir, böylece ön ve
arka kanatlar birlikte ve daha güçlü hareket edebilir. Bombuslar kendi
etrafında dönen bir türbülans yaratır ve bu sayede düşmeden uçabilirler.
Uçuş için ısı üretimi zorunludur. Bombuslar toraks (göğüs) bölgesinin
sıcaklığını 30 oC'a ya da daha üst düzeylere çıkarabilirler.
Aktif olarak uçan bir bombusda toraks bölgesinin sıcaklığı 35-40
oC olur. Bunun için uçuşa geçmeden önce bir ısınma süreci
geçirirler. Bombusların hemen her mevsimde uçabilmelerinin sırrı da, uçuş
kaslarındaki enzim etkinlikleri ile vücut sıcaklığını artırabilmelerinde
yatar. Bu enzimler belirli şekerleri parçalayarak enerji açığa çıkarırlar.
Bombus çiçeğe konduğunda vücut sıcaklığını düşürür. Eğer karahindiba ve
ayçiçeği gibi bitkiler üzerinden besin topluyorsa, bir çiçekten diğerine
uçmak yerine yürümeyi tercih eder ve bu sırada toraks bölgesinin sıcaklığı
uçuş için gerekenden daha alt sınıra düşer. Arı, uçmaya karar verdiğinde
yeniden ısınmaya başlar.
Bombusla Tanışanlara Birkaç Örnek
Birçok araştırmacı, çok uzun süreden beri bombuslarla ilgili
gözlemlerde bulunmuşlar. Bu araştırmacıların bir kısmı doğa bilgini, bir
kısmı ziraatçi, bir kısmı kimyacı ya da zoolog. Örneğin Darwin, 1800’lü
yıllarda, yaptığı gözlemlerine dayanarak, hercaimenekşenin (Viola
tricolor) döllenebilmesi için toprak yaban arısına (Bombus
terrestris) hemen hemen bağımlı olduğunu belirtiyordu. Darwin bu
tezinin savunmasını ise şu cümlelerle dile getiriyordu:
"Hercaimenekşe denilen bu çiçeğe başka böcekler uğramaz; oysa bu
bitkinin döllenebilmesi için böceklerin ona uğraması ve çiçek tozlarını
taşıması kesin bir gerekliliktir."
Darwin bazı üçgüllerin döllenmesi için de arıların gerekli olduğunu
belirtiyor ve örnek olarak şu gözlemlerini açıklıyor: "20 kök ak üçgül
(Trifolium repens-sürünen üçgül) 2290 tohum verirken, arılardan
korunmuş 20 kök ak üçgül hiç tohum vermedi. Bundan başka 100 kök çayır
üçgülünden (T. pratense) 2700 tohum elde ettim, oysa arılardan
korunmuş aynı sayıda bitkiden bir tek tohum alamadım. Çayır üçgülüne
yalnız toprak yabanarısı yani Bombus terrestris gelir; çünkü öbür
arılar balözüne (nektar) ulaşamazlar. Kelebeklerin üçgülleri
döllendirebileceği öne sürülmüştü, ama çayır üçgülünde bunu
yapabileceklerinden kuşkuluyum; çünkü ağırlıkları, kanatçıkları bastırmaya
el vermez. Bundan dolayı İngiltere’de Bombus cinsi tümüyle
tükenseydi ya da azalsaydı, hercaimenekşe ile çayır üçgülü de büyük
olasılıkla tükenir ya da seyrelirdi".
Darwin bunları Türlerin Kökeni kitabında, var olma savaşı sırasında
bütün hayvanlar ve bitkiler arasındaki karmaşık ilişkileri açıklarken
anlatıyor.
Darwin, bombusların huylarını incelemiş olan Albay Newman’ın aynı
konudaki gözlemlerini ise şöyle aktarıyor: "Toprak yabanarılarının
herhangi bir bölgedeki sayısı, büyük oranda peteklerini ve yuvalarını yok
eden tarla sıçanlarının sayısına bağlıdır. İngiltere’de bombusların üçte
ikisinden daha çoğu böyle yok olmuştur. Bilindiği gibi sıçanların sayısı
da kedilerin sayısına büyük ölçüde bağlıdır. Köy ve kasaba yakınlarında
başka yerlerde bulduğumdan çok daha fazla bombus yuvası buldum, bunu
sıçanları yok eden kedilerin çokluğuna yoruyorum. Bundan dolayı, bir
bölgede çok sayıda kedi olmasını önce sıçanları ve ondan sonra arıları
etkileyerek o bölgedeki belirli bitkilerin çokluğunu belirlediğine
kesinlikle inanıyorum".
Doğada birbirinden uzak aşamalarda bulunan bitkilerin ve hayvanların
karmaşık ilişkiler ağı ile birbirine nasıl bağlı olduğunu açıklayan bu
örneklerden sonra, Ord. Prof. Dr. C. Kosswig’in bombuslarla ilgili
görüşlerine gelelim.
Kosswig’e göre, çiçekli bitkilerin ve böceklerin yeryüzünde bol
miktarda bulunması bu iki organizma grubunun birbirleriyle simbiyotik
(ortakyaşar) bir ilişki içinde olmalarıyla açıklanabilir. Çiçekli
bitkilerin birçoğunda döllenme böcekler aracılığı ile olur. Buna karşılık,
böcekler de çiçekli bitkilerin çiçektozları veya balözü ile beslenirler.
Çiçeğin rengi, kokusu ve şekli böcekleri cezbetmeye yeter. Deneysel
olarak böcekleri belirli kokulara, renklere alıştırmak olanaklıdır.
Örneğin, böcekler belirli renkleri birbirinden ayırt ederler; şayet bir
arı çiçekte fazla balözü olduğunun farkına varırsa, o çiçeğin rengini,
kokusunu ve şeklini belleğinde tutarak o tipteki çiçeklere konmayı tercih
eder. Böcekler çoğunlukla çeşitli bitki türlerinin döllenmesine yardım
ettikleri halde, bazı durumlarda yalnızca bir bitki türünün döllenmesine
yardım ederler. Buna örnek olarak Salvia (adaçayı) ile bombus
verilebilir.
Adaçayının iki erkek organı vardır. Bunlardan her ikisinin de bir polen
kesesi verimli (fertil) diğeri verimsiz (steril) dir. Fertil polen
kesesini filamentle birleştiren konnektif, steril polen kesesini
birleştiren konnektiften daha uzundur. Bu iki değişik uzunluktaki
konnektifler filamentle birleştikleri yerde manivela gibi hareket ederler.
Şayet bir bombus balözü almak üzere adaçayının çiçeğine konarsa başı ile
steril polen kesesini filamente bağlayan konnektifi bastırır, bu sırada
fertil polen kesesi de hayvanın karın bölgesine (abdomenine) değer ve
çiçektozları buraya dökülürler. Yeni açmış bir çiçeğin çiçektozuna değmiş
olan bir bombus, yaşlı bir çiçeğe konarsa, abdomeni ile dişi organın
açılmış stigmasına dokunarak çiçektozlarını oraya bırakır. Böylece bombus,
Salvia’nın döllenmesini sağlamış olur.
McGregor (1976) ise elmanın tozlaşmasında arıların önemini vurgularken;
arıların sadece kaliteli ve arzu edilen miktarda meyve verimini sağlamakla
kalmayıp, daha başka olumlu etkilerinin de olduğunu belirmekte ve örnek
olarak şunları söylemektedir: "Aynı ağaçtaki elma çiçeklerinden tozlaşmış
olanlar, tozlaşmamış olanlara oranla ilkbahar donlarından daha az
etkilenmektedir. Dolayısıyla elma ağaçları çiçek açar açmaz tozlaşmayı
sağlayacak önlemler alınmalıdır."
Bombuslar, hercaimenekşede, adaçayında, üçgülde, elmada ne denli
etkililerse, domates, biber, patlıcan, çilek gibi bitkilerin çiçeklerini
döllemede de o denli etkililer. Öyle ki, domatesleri bombuslarla
tozlaştırmak ürün miktarında %3-5, meyve büyüklüğünde ise %5-8 oranında
artış yapıyor. İşte bu etkiyi fark eden insanlar 1987’lere gelindiğinde
bombusu seralarına konuk etmeleriyle, günümüzde pek çok ülkede, seralarda
tozlama görevi, bombusların seralara yerleştirilen kolonileri ile
sağlanmıştır. Böylece, hem daha sağlıklı ve kaliteli olan hem de daha az
insangücü gerektiren bir sonuç elde edilmiştir.
Ülkemizin topografik ve iklimsel koşullarının uygun olması nedeniyle
bombus arıları faunası çok zengindir. Bunu göz önüne alan Çukurova
Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyeleri, NATO Science for Stability
programınca desteklenen bir proje çerçevesinde, konu ile ilgili
çalışmaları başlattılar. (NATO’nun Science for Stability programı,
Yunanistan, Portekiz ve Türkiye’ye, birlikteki diğer ülkelerle
aralarındaki bilimsel ve teknolojik açığı kapatmakta yardım amacıyla,
bilimsel ve teknik araştırmalarda destek vermektedir.) Projenin ana
teması, ülkemizde seralarda domates, biber ve patlıcan gibi ürünlerin
döllenmesinde hormon yerine bombus arısının kullanılması. Bombuslar bu
proje çerçevesinde laboratuvarda üretilmeye başlanmış durumda ve seralara
yerleştirilen koloniler, hormon uygulaması kadar başarılı sonuçlar vermiş.
Arıların evcilleştirme ve seralarda değişik kültür bitkileri üzerindeki
tozlama etkinliklerinin belirlenme çalışmaları ise devam etmekte.
Bombus Kolonileri
Kimi hayvan çok sıcak yerlerde yaşamayı sever, kimisi de soğuk
bölgelerden yana tercihini kullanır. Bombusların tercihi ise ılıman iklim
bölgeleridir. Onlar, dünyanın değişik ılıman bölgelerinde ömrü sadece bir
yıl olan koloniler oluştururlar. Bu kolonilerin her birinde bir kraliçe,
işçiler (dişiler) ve erkekler bulunur.
Kolonideki bireylerin tamamı yıl sonunda ölürler, bu onların
değişmez yazgısıdır. Ancak, yazın oluşan genç kraliçeler kışı geçirirler,
bir diğer deyişle kışlamaya girerler; onlar gelecek yılın kolonilerini
oluşturacak bireylerdir. Altı ya da sekiz ay süren kışlama toprak
içerisinde kazılan, yuvarlak veya oval odacıklar içerisinde geçirilir.
Kışlaklar seçilirken özellikle kuzey, kuzey-doğuya bakan, çalılık veya az
ağaçlı yamaçlar tercih edilir. Öyle ya, bahar aylarının güneşli sıcak
günlerinden rahatsız olmadan kışlamaya devam edebilmek ancak böyle
yerlerin seçilmesi ile olanaklıdır. Kışlamasını bitirip kışlağından çıkan
yeni kraliçeler o yılın kolonilerini oluşturmak üzere harekete geçerler.
Bombuslara, baharda erkenci bitkiler çiçeklerini açtıktan sonra rastlarız.
Hele yaz aylarında gün doğumundan batımına kadar çiçekten çiçeğe cirit
atıp dururlar, ama bu besin toplama işi sabah saatlerinin ortasında en
yüksek noktasına ulaşır, gün ilerledikçe belirgin bir sakinleşme ya da
uyuşma görülür. Bombusların uçuşlarını, yağmur, sis gibi kötü hava
koşulları da etkiler; ancak diğer böceklerin uçmasını engelleyen bu tip
durumlarda bombuslar işlerine yine devam ederler. Onlar soğukta çalışmaya
daha dayanıklıdır.
Genç kraliçeler tıpkı bir annenin karnındaki bebeğini büyüttüğü gibi
yumurtalarını olgunlaştırır. Yumurtlamanın başlamasına yakın genç
kraliçeler koloni oluşturmak için uygun yerler aramaya başlarlar. Yer
bulunduktan sonra (ki bu yer çoğu zaman bir yeraltı kemirgeninin
terkettiği yuvasıdır), sıra yuvanın yapımı için gerekli olacak tüy, kıl,
ot, yaprak gibi malzemelerin bulunmasına gelmiştir. Bunun için hummalı bir
faaliyet başlamıştır.
İlk olarak yuvanın ortasına tenis topu büyüklüğünde bir odacık yapılır.
Bu odacık toplanan malzemenin birbirine bağlanmasıyla oluşturulur, eğer
malzeme ıslaksa, kraliçe vücudundan yayılan sıcaklıkla bunu kurutur. Sıra
yuvaya besin sağlanmasına gelmiştir. Kraliçe yuvasından dışarı çıkar; ama
tekrar aynı yere dönebilmek için yuva üzerinde havaya daireler çizerek
yükselmeye başlar ve bu sırada yönü daima yuvasına dönüktür ve böylece
yuvasının yerini ezberler. Sonra çiçekten çiçeğe konar ve gereksinim
duyduğu besinleri çiçeklerden, balözü ya da çiçektozu olarak toplar;
yeteri kadar besini olduğuna inandığında da yuvasına döner ve bu besini
odanın ortasına boşaltır. Balözünün besin olarak kullanılmayan kısmı
kuruyarak odacığın yapıldığı malzemenin hem birbirine yapışmasını hem de
yalıtımını sağlar. Balözüyle beslenen kraliçe bir süre sonra balmumu
salgılamaya başlar. Çiçektozlarını toplayıp yuvasına taşıyan kraliçe
bunlardan küçük topakçıklar yapar ve üzerlerine ilk işçileri oluşturacak
bireylerin gelişeceği 8 ya da 16 adet yumurta bırakır ve yumurtaların
çevresini çiçektozları ile sıkıca kapatır. Yeni yumurtalar da belirli bir
simetri ile bırakılır. Genç kraliçe balmumundan yaptığı bal çanaklarının
içerisini bolca balözüyle doldurur. Yavrular 4-5 gün süren bir kuluçka
döneminden sonra yumurtadan çıkar ve hazırlanmış bu çiçektozu ve balözüyle
beslenerek hızla büyümeye başlar. Olgunlaştıklarında ördükleri ipek
kozalar içinde pupa olurlar ve yaklaşık 3-5 hafta içinde ilk işçileri
oluşturacak bireyler kozalarını yırtıp çıkarlar.
İşçiler, vakit kaybetmeden çalışmaya başlarlar, kraliçe ise artık
yalnızca eski yumurtaların üzerine yeni yumurta bırakma çabasındadır.
Sonunda yaz gelir ve koloni gelişimini tamamlamıştır. O kolonide işçi arı
sayısı türüne göre 20-300 kadar olabilir. Bu sırada kolonide yeni kraliçe
ve erkek arılar oluşmaya başlar. Bunlar, çiftleşmek ve yeni koloniler
oluşturmak üzere koloniyi terk ederler. Çiftleşmeden sonra kraliçe arı,
toprak içinde kendisine bir korunak hazırlayarak kışı geçirmek üzere
uykuya yatar. Bu döngü böylece devam eder gider.
Bombusların Aşk Hikayesi
Bombus erkeklerinin tek amacı aynı türden genç bir kraliçe bulup onunla
çiftleşmektir. Yani bombus erkeği bir tür kazanovadır. Bazı durumlarda,
erkek bombuslar yuva girişlerinde uygun bir eş bulmak için gezerler ve
genç bir kraliçe gördükleri an, peşinden koşup onu koloninin içine kadar
takip ederler. Bazen çiftleşme yuvanın içinde gerçekleşir; ama, bu durum
bütün türlere özgü değildir. Çünkü, çoğu bombus türü doğada çiftleşmekten
yanadır.
Erkeklerin uygun dişiyi çekebilmek için geliştirdikleri karmaşık
davranış biçimleri vardır. Örneğin, yazın güneşli bir günde, erkek bombus
‘uçuş yolu’ adı verilen uçuşlarla belirli yerlere, örneğin ağaç diplerine
bakar. Bu ziyaret yerleri, kendilerinin daha önce koku bıraktıkları
bölgelerdir ve türden türe değişiklik gösterir. Kimi tür ağaç tepelerine
giderken, kimisi de toprağa yakın yerleri tercih eder. Ziyaret yerlerine
bırakılan koku yalnızca kendi türünü oraya çekmek içindir. İnsanlar
tarafından da ayırt edilebilen bu kokular çok hoştur ve onları çılgına
çevirir. Ziyaret yerine gelen genç kraliçe, kısa sürede üzerine doğru
atılan erkekle burun buruna gelir ve erkek bombus, onu çiftleşmek için
toprağa indirir. Bir saat boyunca çiftleşme pozisyonunda kalabilen bu
arıların tek kaygıları ise diğer erkeklerden uzak kalabilmektir. Çiftleşen
bombusları birbiri ardından uçarken de görebiliriz. Ama daha çok yerde,
ağaçta ya da bir çalının üzerinde bulunmak isterler. Çoğu dişi kışlamadan
önce bir kez çiftleşir; birkaç türde ise bu iş rastgele ya da karışık
olarak gerçekleşir.
Ülkemizdeki Bombus Türleri
Türkiye’de çeşitli yerlerden toplanan ve tanısı yapılan 100 kadar
bombus türü ve alttürü var. Hatta, bombus arılarının tozlama etkinliğinin
çok yüksek olduğunu ve Akdeniz ülkelerinde doğal popülasyonlarının yaygın
olarak bulunduğunu fark eden ve ticari olarak yaklaşan bazı kimseler bu
arıları doğadan toplamaya ve 1987 yılında büyük partiler halinde ülke
dışına göndermeye başlamışlardır. O sıralarda Avrupa’da bombus
bireylerinin doğadan toplanıp kullanılması yasaklanmıştı. Çünkü orada da,
ilk evcilleştirme çalışmalarında doğadan kraliçelerin toplanıp
kullanılması nedeniyle bombusların doğal popülasyonunda hızlı bir azalma
başlamıştı. Bunun üzerine Avrupalı üreticiler ülkemize yönelmişlerdi.
Arıların toplanmaları sırasında yuvalarının bozulması nedeniyle
ülkemizdeki bombusların popülasyonunda da azalma baş göstermiştir.
Şimdilerde konu üzerinde yürütülen çalışmalar ve duyarlı tepkilerle
bombusların doğadan toplanması yasaklanmıştır. Bu tatsız durumu bir kenara
bırakarak gelelim ülkemizdeki bombus türlerine.
Bombus cinsine bağlı 250 (ki bunlar gerçek bombus arılarıdır) ve
kendileri yuva yapmayıp yumurtalarını gerçek bombus yuvalarına bırakan ya
da yuva içindeki bombus kraliçesine baskın çıkarak yuvaya el koyan
Psithynus cinsine bağlı 44 tür içeren bu arıların ülkemizde 100’den
fazla türü bulunmaktadır.
Bu arılar dağılım alanları ve konukçu oldukları bitkiler açısından
birbirlerinden farklılık gösterirler. Örneğin Doğu Akdeniz Bölgesi’nde
(Adana İçel ve Hatay) bombus arı türleri üzerine faunistik ve taksonomik
çalışmalar yapan Mahmut Murat Aslan’ın saptamalarına göre, Doğu Akdeniz
Bölgesi’nde bulunan 16 bombus türünden yalnızca Bombus terrestris
lucoformis deniz seviyesinden 1500 m. yüksekliklere kadar dağılım
gösterirken, diğer 15 tür yalnızca 1000 m. yükseklikten sonra
görülebilmektedir. Bu türlerin ziyaret ettikleri bitki türleri
incelendiğinde, B. terrestris lucoformis ve B. armeniacus
türlerinin 10’dan fazla bitki türünü ziyaret ettikleri, B.
erzurumensis, B. melanurus ve B. persicus
eversmanniellus türlerininse sadece bir bitki türünü ziyaret ettikleri
saptanmıştır.
Palandöken ve Kargapazarı dağları arı faunasını inceleyen Hikmet Özbek
ise, Erzurum Ovası’nı doğu ve güneyden çevreleyen Kargapazarı ve
Palandöken dağlarında değişik familyalara mensup 61 arı türü ve bunların
ziyaret ettikleri bitkileri belirlemiştir. Bunlar arasında en fazla türü
ve en yüksek popülasyonu Bombidae türlerinin oluşturduğunu belirten
Özbek, ayrıca dünya literatürü için yeni olan Pyrobombus
(Melanobombus) türünü de bu bölgelerde saptamıştır.
Hikmet Özbek 1976-1978 yıllarında yaptığı bir çalışmasında da Doğu
Anadolu’nun meyve yetiştirilen yörelerinden Erzincan, Erzurum’un İspir,
Olur, Oltu ve Tortum ilçeleri ile Iğdır, Kağızman, Tuzluca ve Posof’ta,
ayrıca Yusufeli’nde elma çiçeklerini ziyaret eden arılar arasında 6 bombus
türünün olduğunu belirtmiştir.
Hikmet Özbek, 1972-1974 yıllarında yaptığı bir çalışmada ise Erzurum’da
kabayoncayı tozlaştıran arılardan Bombus lederi’nin kabayonca
tarlasında en sık rastlanan toprak yabanarısı türü olduğunu
belirtmektedir. Dakikada 12-18 çiçek ziyaret eden bu arının oldukça hızlı
ve etkili bir tozlaştırıcı olduğu araştırmacı tarafından gözlenmiştir.
Sabah 6’dan akşam 16’ya kadar aktif olan bu arı, bazı günler 18:20’de bile
çiçektozu toplarken görülmüştür.
Genel ifadeyle, böceklerle tozlaşma bitki açısından zorunlu olmasa
bile, meyve ve tohum kalitesi böceğin bitkiyi ziyaretiyle artıyor. Aynı
zamanda böceklerle tozlaşma, ürünün daha erken oluşmasını ve daha olgun
olmasını sağlıyor.
Bombusların bitki çaprazlamalarında ve deneysel çalışmalarda uygun
tozlaştırıcılar oldukları da artık gün gibi aşikâr. Yeterki uygun çevre
düzenlemeleri ile onların hayatta kalmaları sağlansın. Uygun çiçekli
bitkiler, ağaçlar ve çalılar bulduklarında adeta yaşama sevinci bulan bu
canlılar, doğanın o göz kamaştırıcı çeşitliliğinden, güzelliklerinden
yalnızca bir tanesi. Daha da hoş olanı "En iyi böcek ölü böcektir"
anlayışına bombuslarla elveda denilmiş olması.
|