5 yaşındaki çocuğunuz konuşurken birkaç saniyeliğine kendinden
geçiyor, boşluğa bakıyor ya da anlamsız heceler söylüyor. Sonra birden
kendine gelip, hiçbir şeyin farkına varmadan konuşmasına kaldığı yerden
devam ediyor. ilkokula başladığında bir matematik sınavı sırasında yaptığı
çarpma işlemini yarıda bırakıp kağıda karalamalar çiziktirince, öğretmeni
çocuğunuzun zekâ özürlü olduğundan şüphe ediyor. 14 yaşında bir genç
telefonda arkadaşıyla konuşurken birden yere düşüp "ah, ah, ah" diye
bağırmaya başlıyor; yaklaşık 5 dakika boyunca yerde kasılmış olarak
yatıyor. Nöbetin sonrasında kendini çok yorgun hissederken 2-3 saat
uyuduktan sonra hiçbir şey anımsamıyor. Bu iki olayda bahsedilen kişiler
epileptik (saralı) bireyler. Beyinlerindeki bir sıradışılık nedeniyle
belkide yaşamları boyunca bunlara benzer birçok nöbet yaşayacaklar...
EPİLEPSİ ile ilgili ilk fizyopatolojik değerlendirmeler 19. yüzyılda
John Hughlings Jackson tarafından, sadece klinik gözlemelere dayanılarak
ortaya çıkartıldı. Jackson’ın epilepsi alanına yaptığı katkılar modern tıp
bilimi tarafından hala kullanılmaktadır. Jackson, kendinden önce ve
sonraki birçok kişinin yaptığı gibi epileptik nöbetlerin birçok çeşidinin
bulunduğunu ve birçok farklı nedeninin olduğunu kabul etti. Epilepsiden
bahseden ilk kişi M.Ö. 350’lerde Hipokrat’tır. Bu yüzden "Hipokrat
hastalığı" olarak da bilinir. Jackson’a ek olarak birçok yetenekli
fizyolog da epilepsileri sınıflamaya çabaladı. 1861’de J. Russell
Reynolds, sinir sistemindeki yapısal bir düzensizliğe bağlı olan
kasılmaları semptomatik, merkezi sinir sisteminin dışındaki nedenlerden
kaynaklananları da sempatik epilepsi olarak tanımladı. Sinir sisteminin
içinde ya da dışında herhangi bir yapısal anormallik söz konusu değilken
oluşan epilepsileri ise idiyopatik olarak değerlendirdi. 1881 yılında Sir
William Gowers epilepsiyi, grandmal, petitmal ve histeroid olarak
sınıfladı.
Epilepsi Nedir?
Beyin, milyonlarca sinir hücresinden (nörondan) oluşan, çok karmaşık
bir yapıdır. Nöronların aktiviteleri genellikle çok iyi düzenlenmiştir ve
kendini düzenleyen mekanizmalara sahiptir. Nöronlar, bilinç, hareket,
konuşma, bellek, heyecan, vücudun duruş şekli gibi çok geniş bir işlev
yelpazesinden sorumludurlar. İşlevler, beyin hücreleri ile vücudun bütün
kısımları arasında akan çok küçük miktardaki elektrik yükleri sayesinde
gerçekleştirilmektedir. İşlevlerin birinde ya da birkaçında meydana
gelecek geçici kesintileri veya istemsiz düzensizlikleri "nöbet" olarak
tanımlamak mümkün. Böyle bir olay beynin kendi yapısından kaynaklabileceği
gibi, kimi zaman da glükoz ya da oksijen eksikliği gibi çevresel
nedenlerden de meydana gelebilir. Herhangi bir insan yaşantısının herhangi
bir döneminde bir kez nöbet geçirebilir, ancak bu epilepsiye işaret etmez.
Ancak beyindeki nöronal işlevlerde, beyinden kaynaklanan ve kişide
tekrarlama eğilimi gösteren nöbetler söz konusu ise "epilepsi" terimini
kullanmak doğru olacaktır. Yani epilepsi, beynin normal elektriksel
işlevlerinde, zaman zaman kısa kesintiler ve düzensizlikler meydana
getiren nörolojik bir durumdur. Bir nöbet söz konusu olduğunda, normal
yapı, olması gerekenden çok daha yoğun, kesikli, elektrik boşalmaları ile
bozulur. Bu durumsa, kişinin bilincini, vücut hareketlerini ve duygularını
kısa bir süre için etkileyebilir. Beyin, elektrik boşalmaları gerileyene
ya da sonlanana normal işlevine kadar kavuşamaz.
Daha önce de belirtildiği gibi, şartlar uygunsa herhangi bir beyin
nöbet geçirebilir. Yine de bir çok kişide nöbet gözlenmez. Bu kişilerin
beyinlerinin yüksek "nöbet eşiğine" sahip olduğundan, bir başka deyişle
nöbetlere direncinin yüksek olduğundan bahsedilebilir. Bireyler eşik
değerleri açısından farklılık göstermektedirler. Bu değerler muhtemelen
kişinin genetik karakterlerinin bir parçasını oluşturmaktadır. Düşük eşiğe
sahip bir kişi, bir başkası için rahatsızlık vermeyecek bir durumda kriz
geçirebilir. Ancak epilepsinin genetiği bu kadar basit değil. Bazı
bireylerde var olan nöbet eşiği, beynin alışılmadık bir uyarıya (örneğin
bazı haplar ya da belli frekansta yanıp sönen ışıklar gibi) maruz kalması
ya da yaralanması durumunda azalmaktadır. Yaralanma ciddiyse (araba
kazası, doğum sırasındaki bir travma, darbe ya da tümör gibi), epilepsi
bir sonuç olarak karşımıza çıkabilmektedir. Epilepsi tüm yaş grupları
içinde insanları en çok etkileyen nörolojik düzensizliktir. Nöbetler
herhangi bir kişide ortaya çıkabilse de, çok küçük yaşlarda ve geç erişkin
dönemde daha sık olarak beliriyor. Epilepsinin 2/3’si 14 yaşından önce
meydana gelmektedir.
Epilepsi nöbeti geçiren bir kişi çok büyük olasılıkla neler olduğunu
anımsamayacaktır. İşte bu yüzden nöbet anını gören kişinin anlatısı bir
doktorun tanı koyabilmesi için çok önemli olmaktadır. Hatta bazen nöbetin
ve epilepsinin hangi tür olduğunun anlaşılabilmesi açısından tek belirgin
gözlem olarak kalmaktadır.
Nöbetin epilepsiden kaynakladığından kesin olarak emin olunduğu zaman
bunun beyindeki bir tümör gibi bir nedenden olup olmadığı incelenir.
Epilepsi tanısı koymanın bu aşamasında devreye çeşitli testler girer.
Bunlardan en geneli, nöbetlerin metabolizmadan kaynaklanmaoığının kesin
olarak anlaşılabilmesi için yapılan kan testleridir. Bundan sonra
uygulanan ikinci test beynin çok ayrıntılı ve temiz bir görüntüsünü sunan,
Manyetik Rezonans Görüntülemesi (MRI) olarak adlandırılan bir beyin
taramasıdır. Bu taramanın amacı ise epilepsinin nedeninin beyindeki
görünür bir bozukluk olup olmadığının anlaşılabilmesidir. Bir çok epilepsi
hastasında bu testin sonucu normal çıkacaktır. En yaygın olarak kullanılan
üçüncü test ise beynin yüzeyindeki elektrik aktivitesini ölçen,
"electroencephalogram" (EEG) olarak adlandırılan testtir. Bu test yaklaşık
30 dakika kadar süren, kafatasının üzerinde belirlenmiş bazı özel
noktalara yerleştirilen elektrotlar aracılığı ile alınan sinyallerin
güçlendirilerek, kağıt üzerine döküldüğü bir işlemdir. Yalnız, EEG beynin
sadece test süresindeki elektriksel aktivitesi hakkında bilgi verebilir.
Bu yüzden negatif bir EEG testi kişide epilepsinin olmadığı anlamına
gelmez.
Epilepsi Nöbetleri
Epilepsiler arasında farklar ve bir çok değişik çeşit nöbet bulunduğu
için ILAE (International League Against Epilepsy, Epilepsiye Karşı
Uluslararası İşbirliği) tarafından belirlenmiş özel bir terminoloji
kullanılmaktadır. Bu terminoloji "grandmal" ve "petitmal" gibi eski nöbet
tanımlarını da değiştirmektedir. Yeni sınıflama, nöbetleri kısmi (fokal ve
parsiyal) ve jeneralize olarak ikiye ayırıyor.
Kısmi ve jeneralize nöbetler arasındaki en önemli fark, beynin hangi
bölümünün nöbet sırasında etkilendiğidir. Elektrik boşalması beynin
korteksinin salt bir bölümüne ait ise kısmi; tüm beyni aynı anda etkiliyor
ise jeneralize nöbet olarak tanımlanıyor. Kısmi başlayan bir nöbet
sonradan jeneralize nöbete dönüşebilir. Nöbetler dışında epilepsi ise
kabaca 2 gruba ayrılır.
1. İdiopatik Epilepsi Epilepsinin bu türünde belirgin bir çevresel
etmenin yer almadığına, genetik faktörlerin belirleyici olduğuna
inanılmaktadır. Nöbetler arası EEG normal çıkabilir. Bu tip epilepsi ilaç
tedavisine genellikle olumlu yanıt verir.
2. Semptomatik Epilepsi Bu epilepsi türü ya doğum sırasında ya da
yaşantının herhangi bir döneminde beyinde ortaya çıkan bir anormalliğin
sonucudur. Bu anormalliğin sonucu olarak epilepsiden başka sorunlar da
ortaya çıkabilir. EEG incelemeleri anormalliği ortaya çıkarabilir. Bu tip
epilepside ilaç tedavisinin yanıtı kişiden kişiye değişmektedir. Kimi
bireylerin ise nedeni belirlenemeyen kriptogenik epilepsisi vardır.
Epilepsinin 30’u aşkın nöbet çeşidi buluyor. Hepsinin belirtileri
birbirlerinden farklı. Kısmi nöbet geçiren bir kimse işitme ve görme
duyularında bozulmalar, vücudun bir bölümünün titremesi gibi belirtiler
gösterir. Basit kısmi nöbette bilinç bu durumdan etkilenmez. Karmaşık
kısmi nöbette ise, hasta yarı bilinçsiz ve şaşırmış davranır. Yürüme,
mırıldanma, kafa çevirme gibi amaçsız davranışlar sergileyebilir. Bu
davranışların hemen hemen hiçbirisi hasta tarafından daha sonra
anımsanmaz. Kendini kaybetme nöbetleri ise genellikle çocuklarda rastlanan
ve yetişkin dönemde kaybolan, bilincin 5-15 saniyelik sürelerle kesintiye
uğramasıdır. Bu süre içinde kişi boşluğa bakıyor gibi görünebilir.
Epilepsi nöbeti denince insanların aklına en çok gelen, ancak istastik
olarak en sık rastlananı olmayan, jeneralize tonik-klonik nöbetlerdir. Bu
nöbetler iki aşamada gelişir: Birinci aşamada (tonik) kişi bilincini
kaybeder ve yere düşer, vücut kaskatı bir hal alır. İkinci aşamada
(klonik), uzuvlar titremeye ve gerilmeye başlar. Nöbet sona erdikten bir
süre sonra bilinç yavaşça tekrar kazanılır. Nöbetler, nöbetin tipine göre
birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar uzayabilir. Çok ender durumlarda
nöbet saatler sürer. Bir tonik-klonik nöbet genellikle 1-7 dakika arasında
bir sürede sonlanır. Ancak "Status Epilepticus" denen çok uzun süreli
(birkaç saat gibi) nöbetler tehlikelidir ve doktor yardımına ihtiyaç
vardır.
Epilepsi nöbetlerinde genellikle kişiye ilk yardım yapmak gerekmez.
Ancak özellikle tonik-klonik nöbetlerde birkaç noktaya dikkat etmek
yararlı olabilir. Nöbet başladıktan sonra yapılacak hiçbir şey nöbetin
daha kısa süremesini sağlamayacaktır. Onun için kişiyi sarsmak, tokatlamak
ya da soğan koklatmak bir işe yaramaz. Tonik-klonik nöbette, bilinç
kaybından dolayı kişinin yere düşme ve kendini yaralamak olasılığı
olduğundan hastayı yere yatırmak yararlı olabilir. Epilepsi nöbetleri
sırasında dili yutma söz konusu değildir. Ayrıca ağıza konacak birşey
kasılma sırasında kişinin dişlerine zarar verme olasılığı doğurur. Salyayı
yutmaması için hastanın kafasını yana doğru çevirmek yararlı olacaktır.
Nöbetten sonra hasta bir süre uyuma ihtiyacından olabilir. Nöbetler 10
dakikadan daha uzun sürüyorsa, ya da peşpeşe birkaç nöbet geçirilmişse
doktora haber verilmesi gerekir.
Epilepsi İle Yaşamak
Yukarıdaki satırlarda sadece epilepsinin biyolojisinden bahsettik.
Çeşitleri nelerdir, nöbetler nasıl olur, nedenleri nedir gibi. Ancak
epileptik bir birey için epilepsisinin ve nöbetlerinin türünden daha
önemli olan şey onunla yaşamak. Ne kadar sık ve ağır nöbet geçirdiği
kişinin tüm ruh halini, sosyal ve iş yaşantısını etkileyebilir.
Epilepsinin yanlış anlaşılmasından (daha doğrusu bilinmemesinden)
kaynaklanan bir dizi sorun epileptik bireyleri hayatları boyunca
etkileyecektir. Özellikle ülkemizde, kimi yerlerde epilepsinin vücuda cin,
peri girmesi olarak yorumlanması, bu rahatsızlığın tedavisinin tıpda değil
de, hoca ve üfürükçülerde aranmasını beraberinde getirmektedir. Ülkemizde
epilepsinin tıp dışı yaygın tedavilerinden biri de kurşun dökmektir.
İlaçla başarılı olarak tedavi edilebilecek ya da en azından nöbetlerin
arası oldukça uzun bir zamana çıkarılabilecek bir hasta, bu nedenden
dolayı sık nöbetlerle yaşamak zorunda bırakılmaktadır. Epilepsi tanısı
konan bir kişi, tedavisini sürdürmenin yanı sıra normal yaşantısını da
bozmadan devam ettirmelidir. Epilepsi de tüm diğer rahatsızlıklar gibi
kişinin genel sağlık durumundan etkilenmektedir. Buna göre stresin
azaltılması, depresyondan kaçınma, alkolden uzak durmak, egzersiz, gibi
şeyler epilepsi üzerinde olumlu etki yapacaktır.
Epileptik birey bir çocuksa, en önce yapılması gereken şeylerden biri
de öğretmenine ya da öğretmenlerine haber vermek, onları epilepsinin ve
nöbetlerin şekli ve sıklığı hakkında bilgilendirmek olacaktır. Özellikle
küçük yaştaki çocuklarda rastlanan "kendini kaybetme" şeklindeki nöbetin
fark edilmesi önemlidir. Epilepsi, beyindeki bir oluşum bozukluğundan
kaynaklanmadığı sürece herhangi bir zihinsel yetersizliğe yol
açmamaktadır. Epileptik bireyler, kendi akranları kadar başarılı ve
yetenekli olabilirler. Epilepsisi olan bir çocuğun sağlıklı olarak
yetiştirilmesinde en büyük görev yine aileye düşmektedir. Epilepsinin bir
hastalık olmadığını vurgulamak, çocuğu o yaşlardaki çocukların yaptığı
şeylerden (akranları ile oyun oynamak vs.) alıkoymamak ana-babaların
elinde. Epilepsi çocuk ya da yetişkin herhangi bir bireyin spor yapmasına
engel değil. Yalnız bazı sporlarda (yüzme gibi) kişinin gözlem altında
bulundurulması (yüzme havuzu, ya da cankurtaranların bulunduğu kıyılar
gibi) kendi yararına olacaktır. Özellikle sık ve tonik-klonik nöbet
geçiren kişilerin yüzmeden uzak durmasında yarar olabilir.
Tüm rahatsızlıklarda olduğu gibi epilepside de erken ve doğru teşhis
önemlidir. Bireyin rahatsızlığının bilincinde olarak, gözetim altında
yetişmesi; rahatsızlığı hakkında tam olarak bilgi edinmesi yaşantısının
ileriki dönemlerinde ortaya çıkabilecek ruhsal sorunların hiç
belirmemesini sağlayabilir. Her konuda olduğu gibi sağlıklı birey
yetiştirmenin yolu da bilgilenmekten geçiyor.
|