Doğa ve genelde evreni bilmek, bunların
içerdiği olayları anlamak, insanoğlunun temel davranışlarından
biridir. Çevreye uyum sağlama yeteneği, insanın dış çevresi kadar
iç çevresini yani kendisini bilme ve anlama yeteneği ile doğrudan
ilişkilidir. Bilme ve anlama faaliyeti, sokaktaki insanın, bir
ölçüde öznel nitelikte olarak sürdürdüğü günlük faaliyetleri
arasındadır. Ancak bu iş, bir de, belirli konuların belirli
amaçlara yönelik olarak uygun yöntemlerle sistematik olarak ele
alındığı disiplinlerde sürdürülür. Pozitif bilimler (örneğin
fizik, kimya, biyoloji, psikoloji, sosyoloji, antropoloji), formel
disiplinler (örneğin, matematik ve mantık), sanat ve beşeri
disiplinler (örneğin, edebiyat, resim, müzik) ve metafizik
disiplinler (örneğin, din) bilme ve anlama faaliyetlerinin
sürdürüldüğü farklı disiplinler arasındadır.
Felsefe, değişik zaman ve yerlerde bu
disiplinlerden her birinin içinde yer almıştır. Bilim dallarının
henüz felsefeden ayrılmamış olduğu 17. yüzyıla kadar olan
dönemlerde, bazı filozoflar ve bazı felsefe sistemleri günümüzde
bilimsel olarak nitelendirilen amaç ve yaklaşımları
sergilemişlerdir. Aristo ve Descartes'in sistem ve
yaklaşımları, felsefede bilim yaklaşımına, felsefe içinde bilme ve
anlama girişimlerine bir örnektir. Felsefenin bilimler üstü bir
formel disiplin olarak da işlevi vardır : bilimsel yaklaşım,
felsefe içinde Auguste Comte ve diğer pek çok filozofun
felsefî görüş ve sistemlerinin sentezinden ortaya çıkan pozitif
bilim felsefesinin bir ürünüdür
Felsefe kimi zaman da bir metafizik disiplin
niteliğinde karşımıza çıkmaktadır; dinsel sistemlerde olduğu gibi.
Felsefenin varlığını hangi disiplin altında sürdüreceği, bir
`zeitgeist' meselesi olup bu karar büyük çapta felsefeci ve
düşünürlere aittir.
Ancak felsefenin, bilfiil felsefe disiplininin
büyük düşünürleri tarafından ve kritik akımlar sonucunda
geliştirilmiş olan pozitif bilimlerle ilişkilendirilmesi
durumunda; pozitif bilim yaklaşımının neyi içerdiğinin iyi
bilinmesi gerekir.
Pozitif bilimin temel ölçütleri; gözlenen ve
ölçülebilen olayların iletilebilmesi ve başkalarınca
tekrarlanabilmesi, böylece de araştırma hipotezinin
sağlanabilmesidir. Araştırma hipotezi ise, genelde, dedüktif
çıkarımla elde edilir. Kaynağının seçiminden, seçimde etkili
bilinçli veya farkına varılmayan .zihinsel faaliyetlere ve
`felsefe küre'ye kadar, öznelliğin yer aldığı hipotezin
kurulmasında; kesin dogru ve yanlışların söz konusu olduğu
dedüktif mantığın kullanılması uygundur. Zira sağdanabilirlik
için, hipotezlerin kesin, tek yönlü ve yalanlanabilir olması bir
zorunluluktur.
Hipotez aşamasından sonra ise, bütün yaklaşım
ve işlemler nesnel olmalıdır. Bilim adamı olaylar arasındaki
nedensellik ilişkilerini, prensip olarak bu ilişkinin keşfine en
uygun yöntemi yani deneysel yöntemi kullanarak keşfetmeye çalışır.
Deneysel yöntem, temelde Davit Hume'unkinden kaynaklanan
bir nedensellik anlayışı içerir ve deneysel teknikler
nedensellikle ilgili ölçütleri sağlama amacına yöneliktir. Bilim
adamı araştırmasına başlamadan önce hipotezini, deney desenini ve
kullanılacak bütün yöntem ve teknikleri, sonuçların hangi olasılık
değerinde test edileceğini baştan belirler; yol boyunca yöntemde,
olasılık değerlerinde duruma uygun değişiklik yapması söz konusu
olamaz. `Kendini doğrulayan kehanet' bilimsel bir faaliyet değil,
kişinin kendi varsayımını doğru çıkarmak için yaptığı bir
manipülasyondur. Kuralına uygun gözlemlerden bilim adamı endüktif
çıkarım yaparak bir sonuca ulaşır; gözlemler, mevcut tüm durumları
kapsamayacağından, endüktif mantık bir olasılık çıkarımını içerir.
Buna göre, pozitif bilimde kesin doğrular değil olasılıklar
vardır.
Pozitif bilim bir teknolojidir. Bu teknoloji
yoluyla, doğa ve evreni anlamada güvenilir ve geçerli sonuçlar
elde edilmiştir. Olayların anlaşıldığını gösteren en iyi kanıt,
bilimsel veriler temelinde, bir kısım doğa ve hatta evren
olaylarının yordanmakta ve kontrol edilmekte olmasıdır.
Pozitif bilim teknolojisi, genelde Newtoncu
sistem temelinde ve pozitif bilim felsefesinin ilkeleri
altında, bilim adamlarınca geliştirilmiş deneysel ve istatistiksel
işlemleri içerir. Beri yanda, Newtoncu yaklaşımın yanında,
rölativite kuramı ve kaotik sistemler yaklaşımı da vardır.
Pozitif bilim; sayıltıları, ölçütleri, işlem ve
amaçları ile kendi içinde tutarlı ve öz-kontrole sahip bir sistem
olarak geliştirilmiştir. İlgilendiği konu imkan verdiği oranda,
bilim adamı, oyunun kurallarına uyar. Ancak bu bir orandır; `katı
ve yumuşak bilimler' kavramı da işte bu oranla ilgilidir. Yumuşak
bilimlerde dakiklik ve kontrolden verilen ödün, uygun teknik ve
yaklaşımlar kullanılarak en aza indirgenmeye çalışılır. Ancak,
yumuşak bilimlerin ilgilendiği olayları anlamada uygun yolun
pozitif bilim ve deneysel yöntem olup olmadığı, üzerinde
düşünülmesi gereken bir konudur.
Pozitif bilim, felsefenin yarattığı bir
sistemdir; ancak bu sistem, belirlenen ana ilkeler ışığında bilim
adamlarınca geliştirilmiştir. Pozitif bilime benzemeye ve hatta
onunla özdeşleşmeye çalışmak yerine, felsefe disiplininin, çağdaş
dünyada yer alan yeni akım ve sistemleri içeren yeni bakış açıları
ve `bilme' yolları geliştirmesi, böylece de bir `üst-etkinlik'
olarak varlığını sürdürmesi, daha akılcı, pragmatik bir yaklaşım
olabilir.