KUYRUKLUYILDIZLAR genellikle, gökbilimine gönül vermiş, gökyüzünü çok
iyi tanıyan amatör gökbilimciler tarafından keşfedilir. Amatör bir
gökbilimci olmak için pek fazla alete ihtiyaç yoktur. Sahip olduklarımız
zaten yeterli: gözlerimiz. Ancak, bir kuyrukluyıldız keşfetmek için en
azından orta büyüklükte bir teleskoba ya da iyi bir dürbüne ve oldukça
fazla şansa ihtiyaç vardır. Tabii, gökbilimci öncelikle gökyüzünü çok iyi
tanımak durumundadır. Gözledikleri bölgelerdeki gökada ve bulutsu gibi
gökcisimlerinin yerlerini çok iyi bilmesi gerekir; çünkü, bunları bir
kuyrukluyıldızla karıştırmak çok kolaydır. Kuyrukluyıldızlar, genellikle
Güneş'e yeterince yaklaştıkları zaman görülebildikleri için,
kuyrukluyıldız avcıları genellikle sabahları Güneş doğmadan hemen önce
doğu ufkunu; akşamları ise Güneş battıktan hemen sonra batı ufkunu
tararlar.
Alan Hale ve Thomas Bopp, 22 Temmuz 1995 gecesi, Hale-Bopp'u
birbirlerinden habersiz olarak keşfettiler. Alan Hale, kuyrukluyıldız
gözlemlerine 400 saatten fazla zamanını ayırmış, 200'den fazla
kuyrukluyıldız gözlemiş, üç yıl önce Güneybatı Uzay Çalışmaları
Enstitüsü'nü kurarak profesyonelliğe adım atmış amatör bir gökbilimci.
Thomas Bopp ise, yine boş zamanlarını gökyüzünü izleyerek geçiren bir
amatör. Alan Hale, M70 küresel yıldız kümesine bakarken, kümenin
yakınında, daha önce görmediği bu cismi hemen farketmiş. Durumu hemen
Uluslararası Astronomi Birliğine bildiren Hale, aldığı kutlama mesajında,
kendisinden birkaç saat sonra kendisinden yüzlerce kilometre uzakta gözlem
yapan Thomas Bopp'un, keşfine ortak olduğunu öğrenmiş.
Hatta, Mart ayının başlarında, koyun klonlama haberinin yarattığı ilgi
ortamını değerlendirmek isteyen bazı haberciler, aynı yöntemle Oregon
Primat Araştırmaları Merkezi'nde maymunların klonlandığını öne sürdüler.
Oysa, Oregon'da gerçekleştirilen, embriyo hücrelerinin oldukça sıradan bir
yöntemle çoğaltılmasıyla yapılmış bir deneydi. Klonlama, yetişkin bir
canlıdan alınan herhangi bir somatik (bedene ait) hücrenin kullanılmasıyla
canlının genetik ikizinin yaratılmasını açıklamakta. Kavramsal temelleri
çoktandır hazır olan bu işlemin uygulamada gerçekleştirilemeyeceği
düşünülüyordu.
Kuyrukluyıldızları, en basit şekliyle, "kirli kartopları" olarak
tanımlayabiliriz. Kuyrukluyıldızlar, gezegenlerle aynı zamanda oluşmuş;
ancak, onlara kıyasla çok küçük (çapları genellikle 750 m-20 km arasında),
yapılarında toz ve katı halde su, amonyak ve metan içeren gökcisimleridir.
Kuyrukluyıldızlar da Güneş Sistemi'nin birer üyesidir ve gezegenlere
göre, sistemin daha dışarında, iki ana bölgede yoğunlaşan kısımlardan
gelmektedirler. Bunlardan birincisi, Güneş'e daha yakın olan, Neptün'ün
yörüngesinin biraz dışında yer alan "Kuiper Kuşağı"dır. Bu kuşak, 1991
yılında, Amerikalı astronom, Gerald P. Kuiper tarafından keşfedilmiştir.
Kısa dönemli kuyrukluyıldızların, bu kuşaktan geldikleri tahmin ediliyor.
Geçtiğimiz yıllarda, Hubble Uzay Teleskobu, bölgedeki birkaç cismi
görüntülemeyi başardı. Böylece, Kuiper Kuşağı'nın varlığı kanıtlandı.
(Kuiper Kuşağı ile ilgili ayrıntılı bilgiyi, dergimizin 344. sayısında
bulubilirsiniz.)
Kuyrukluyıldızların asıl kaynağı ise, 1950 yılında varlığı Hollandalı
gökbilimci Jan H. Oort tarafından öngörülen Oort Bulutu'dur. Oort Bulutu
yaklaşık 100 000 astronomi birimi (Dünya ile Güneş arasındaki uzaklık olan
150 milyon kilometre, bir astronomi birimi olarak kabul edilir.)
çapındadır ve bu bölgenin 100 milyardan fazla kuyrukluyıldız içerdiği
tahmin ediliyor. Oort Bulutu, Kuiper Kuşağı gibi bir kuşak şeklinde değil,
küresel bir yapıya sahiptir.
Bu bölgelerde bulunan bir kuyrukluyıldız, yakınındaki bir gökcisminin
kütleçekimsel etkisiyle ya da diğer kuyrukluyıldızlarla çarpışması sonucu,
kararlı yörüngesini terk ederek Güneş'e doğru yönelebilir. Güneş'e yönelen
bir gökcismi, bazen Güneş'in çevresinde yörüngeye otururken, bazen de
gezegenlerin etkisiyle sistemin dışına fırlatılır.
Aslında, Jüpiter'e ve diğer büyük kütleli gezegenlere teşekkür
borçluyuz, çünkü, dışarıdan gelen bu gökcisimlerinin, Güneş Sistemi'nde
rasgele dağılmalarını engelleyerek, Dünya ile olan çarpışma olasılığını
büyük oranda engellerler. Örneğin, bugün, Jüpiter ile Mars arasında yer
alan asteroid kuşağı, Güneş Sistemine dışarıdan geldiği düşünülen ve
Jüpiter'in de etkisiyle bu bölgeye yerleşmiş olan cisimlerdir.
Kuyrukluyıldızların bir kısmı da, gezegenler tarafından Güneş
Sistemi'nin dışına atılırken ya da Güneş etrafında yörüngeye otururken,
bir kısmı da büyük gezegenlerin, örneğin Jüpiter'in yörüngesine
oturmaktadır. "Jüpiter Ailesi" olarak adlandırılan bu grubun, 100'den
fazla üyesi biliniyor. Kuyrukluyıldızlar, Güneş'ten yeterince uzak
oldukları sürece, bir kuyruğa sahip değillerdir. Güneş'e yaklaştıkça,
sıcaklığın etkisiyle, katı halde bulunan gazlar süblimleşmeye başlar.
(Süblimleşme, maddenin katı halden doğrudan gaz haline, veya gazhalirden
katı hale geçişidir; uzayda basınç yok denecek kadar az olduğu için madde
sıvı halde bulunamaz.) Buharlaşan maddeyle toz parçacıkları da birleşerek,
kuyrukluyıldızın çekirdeğinin etrafında, seyreltik bir gaz ve toz bulutu
oluştururlar. Bu gaz ve toz'dan oluşan bulut, Latince'de saç anlamına
gelen, "Coma" (koma) olarak adlandırılır.
Kuyrukluyıldız Güneş'e yaklaştıkça, Güneş'ten kaynaklanan ışımanın ve
yüksek enerjili parçacıkların etkisiyle, etrafındaki bu gaz ve toz bulutu,
dışarıya doğru üflenerek, yıldızın kuyruk kısmını oluşturur. Bu kuyruk,
kuyrukluyıldız Güneş'e yaklaştıkça, daha da büyür ve Güneş'ten kaynaklanan
ışığı yansıtması sonucunda, daha da parlaklaşır. Kuyrukluyıldızlar,
kendiliğinden ışık yayan cisimler değildir; Güneş ışığını yansıtırlar.
Kuyrukluyıldızlar, bazen Güneş'e yakın konumlardan geçerlerken,
sıcaklığın etkisiyle parçalanabilmektedirler. Örneğin, periyodik
kuyrukluyıldızların en ünlülerinden birisi olan Halley'in çekirdeğinin,
1986 yılındaki geçisi sırasında parçalandığı görülmüştür. Bu nedenle,
Halley Kuyrukluyıldızı'nın bir daha gelmeme ihtimali vardır.
Kuyrukluyıldızlar, sergiledikleri muhteşem görüntüler dışında,
gökbilimciler için ayrı bir değer taşıyorlar. 4,5 milyar yıl önce
oluştukları için ve Güneş'ten çok uzakta adeta "derin dondurucuda" bu güne
dek bozulmadan saklanmış oldukları için, Güneş Sistemi'nin oluşumu
hakkında büyük ip uçları taşıyorlar. Yani, kuyrukluyıldızlara
baktığımızda, Güneş Sistemi'ni oluşturan maddenin, 4,5 milyar yıl
öncesindeki, bozulmadan saklanmış halini görüyoruz.
Hale-Bopp, keşfinden bu yana geçen süre içinde, pek çok amatör ve
profesyonel gökbilimci tarafından gözlendi. Yapılan gözlemlerde,
Hale-Bopp'un çekirdeğinin çapının yaklaşık 40 kilometre olduğu belirlendi.
Bu çap, diğerlerininkiyle karşılaştırıldığında oldukça büyüktür. Saç
kısmının çapı ise 100 000 kilometreyi aşıyor. Saatteki hızı yaklaşık 160
000 km olan Hale-Bopp, 1 Nisan'da Güneş'e en yakın olacağı yaklaşık 135
milyon kilometre uzaklıktan geçecek. Kuyrukyıldız Dünya'ya en yakın
geçişini ise 24 Mart'ta,196 milyon kilometre ile gerçekleştirdi. Bu mesafe
aslında oldukça büyüktür. (Dünya ile Güneş arasındaki mesafeden daha
fazla.) Geçtiğimiz yıl gelen Hyakutake kuyrukluyıldızı, sadece 15 milyon
kilometre uzaklıktan geçmişti.
Bir önceki gelişi 4200 yıl önce gerçekleşen Hale-Bopp'un, şu ana kadar,
gözlem sonuçlarından elde edilen verilere göre, bir sonraki gelişinin 2400
yıl sonra gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Budeğisim, gezegenlerin ve
Güneş'in çekim etkisinden kaynaklanıyor. Türkiye'den Nasıl Gözlenecek?
Mart ayı boyunca, uzunca bir süre sabahları; daha kısa bir süre
akşamları gözlenebilen kuyrukluyıldız, Nisan ayında akşamları daha rahat
gözlenebilecek. Türkiye, kuyrukluyıldızı gözlemek için çok iyi bir konumda
bulunuyor. Ayın başında, parlaklığı doruk noktasında olacak ve ayın
ortalarına kadar, gökyüzündeki en parlak yıldızdan daha parlak olacaktır.
Hale-Bopp'u gözlemek için, hava karadıktan hemen sonra, kuzey-batı ufku
üzerine bakmak gerekiyor. Parlaklığından dolayı, herhangi bir gözlem
aracına ihtiyaç yoktur ancak basit bir dürbün, kuyruğunu daha iyi
görmenizi sağlayacaktır. Yüksek büyütmeli teleskoplar, gözlem için uygun
değildir; çünkü, kuyrukluyıldızın ancak küçük bir bölümü görülür. Gözlem
yeri olarak ise, mümkün olduğunca ışık kirliliğinden uzak bölgeler (şehir
dışı) tercih edilmelidir.
Hale-Bopp kuyrukluyıldızı, fotoğraf meraklıları için oldukça iyi bir
konu olabilir. Gökcisimlerinin fotoğraflarını çekmek düşünüldüğü kadar zor
değildir. Poz süresi ayarlanabilen bir fotoğraf makinesi ve üç ayaklı bir
sehpa, ile kuyrukluyıldızın fotoğraflarını çekmek mümkündür. Hale-Bopp'un
fotoğraflarını çekmek için, 50 mm'lik standart objektif yeterlidir. Fakat,
200 mm'lik bir objektif daha iyi sonuç verecektir; çünkü kuyrukluyıldız
hemen hemen tüm fotoğraf karesini dolduracaktır.
Önemli bir nokta ise hangi filmin kullanılacağıdır. Siyah-beyaz veya
renkli, en azından 400 ASA'lık film kullanılmalıdır. Poz süresini 20-30
saniyeyle sınırlı tutmak, yıldızların film karesi üzerinde fazla kaymasını
önleyecektir. (Bu kayma, Dünya'nın kendi etrafındaki dönüşünden
kaynaklanır). Mümkün olduğunca kısa sürede çok ışık toplamak için,
diyaframın en açık ayarda bulunması gerekmektedir.
Fotoğraf çekmek için, ışık kirliliğinin etkilemediği yerler
seçilmelidir. Şehir ışıklarından uzak yerlerde, mümkün olduğunca hızlı
filmler kullanarak, değişik poz süreleri denenebilir. Örneğin 400 ASA'lık
film için 5-30 saniyeler arası; 3200 ASA'lık film için 1-20 saniyeler
arası denemeler yapılabilir.
Hale-Bopp Kuyrukluyıldızı, yeterince parlak olduğu için şehir içinden
de fotoğraflarını çekmek denenebilir. Şehir içinden fotoğraf çekerken,
örneğin 400 ASA lık bir filmle, 15 saniyeyi geçmemek, filmin fazla
pozlanmasını önleyecektir. |