VAN’da meydana gelen depremin hemen ardından sosyal medyada küçük bir tur atayım dedim.
Hay demez olaydım.
Şöyle bir baktım mesajlara, yorumlara falan:
- Bazıları yürek soğutuyordu.
- Bazıları bilgiç bir edayla “Teröre destek verirlerse böyle olur” diyordu.
- Bazıları acı olaydan hükümete çakacak malzemeler devşirmeye çalışıyorlardı.
- Bazıları Deniz Feneri olayını gündeme getiriyorlardı.
- Bazıları “Ağlama sırası onlarda” diyorlardı.
- Bazıları sözde biraz daha insaflı bir tavır takınıp “Türk’ün nasıl bir millet olduğunu gösterelim, Van’a yardım edelim” diyorlardı.
- Bazıları “Hükümetin yapamadığını Allah yapıyor” diye yazıyorlardı.
Kısacası...
Bir akıl tutulması, bir vicdan körelmesi, bir merhamet yoksunluğu, bir cehalet histerisi alıp başını gitmiş durumdaydı.
“Yapmayın, etmeyin, ayıp oluyor” diyen az sayıda sağduyulu ses ise arada kaynayıp gidiyordu. Kısacası Van’ı önce deprem sarstı, ardından da faşizm.
Zaten azıcık kalmış olan insanlığa güvenimi, büsbütün kaybetmemek için olay mahallinden anında kaçtım.
* * *
Size bir şey söyleyeyim mi?
Ne sınır ötesi ya da sınır içi operasyonlar, ne PKK’nın yeni saldırıları, ne ölümler / kalımlar, ne terörün önlenmesi, ne dağdakilerin indirilmesi, ne kan, ne gözyaşı, ne ağlayan analar...
Önümüzdeki süreçte...
Bunları bile geride bırakacak çok daha önemli bir sorun bizi bekliyor.
Eğer önlem alınmaz ve tedavi edilmezse...
Bu akıl tutulması, bu vicdan körelmesi, bu merhamet yoksunluğu, bu cehalet histerisi bayrağını burcun en tepesine dikmeyi başaracak.
Hiçbir şeyden korkmayalım, bundan korktuğumuz kadar.
Depreme dair gelişigüzel notlar
- DEPREME hazırlıksız yakalanmak! 1999’da böyle oldu. 2011’de böyle oldu... Hiç merak etmeyin: 2023’te de aynısı olacak.
- Geçen gün Teşvikiye’de bir kafede oturuyordum. Baktım yoldan ünlü deprem uzmanı Prof. Ahmet Ercan geçiyor. Dalgın ve aheste biçimde yürüyordu Ahmet Ercan... İçimden “Bu adam bir zamanlar Türkiye’yi sallardı, televizyon kanalları peşinde koşardı, herkes ona kulak verirdi” falan dedim. Ertesi gün: Van’da deprem oldu. Haber kanallarını açtım ve Ahmet Ercan karşımdaydı. Yüzüne renk gelmişti. Enerjikti. Dinamikti.
- Kandilli Rasathanesi Van’daki depremin büyüklüğünü 6.6 olarak açıkladı. Sonra Amerika’dan “7’nin üzerinde” açıklaması geldi. Sonuç? Amerika’nın dediği oldu, Kandilli bilgiyi revize etti.
- Epeydir unutmuştuk! İşte Ahmet Mete Işıkara da ekranlarda... Ve yine aynı şeyi söylüyor: “Depremle yaşamayı öğrenmeliyiz.”
- Van’da çökmüş bir bina... En alt kat oto galeri... Oto galeri yapmak için kirişlerinin kesildiğine bahse girerim.
Van denilince aklıma gelir
- Kahvaltı salonları gelir.
- Yılmaz Erdoğan’ın şiiri gelir.
- Otlu peynir gelir.
- Şimdi nerededir, ne yapmaktadır bilmediğim eski Refah’ın sağlam adamlarından Fethullah Erbaş gelir.
- Caddelerindeki muazzam kalabalık gelir.
- Cömertlikten bunalma gelir.
- Göl kenarında semaver eşliğinde içilen çay gelir.
- Çabucak çatışmaya dönüşen minibüsçü kavgaları gelir.
- Medresetüzzehra gelir.
- Sokaklarında abartılı makyajlarla dolaşan İranlı kadınlar gelir.
- Karın bir şehri güzelleştirici etkisi gelir.
- Kanlı kılıç gelir.
- Kedi gelir.
- Ruhi Su gelir.
- Hüsamettin Subaşı gelir.
İçindeki Cüppeli Ahmet’e ‘dur’ de
“CÜPPELİ Ahmet” denilen adam, 1999 depreminden sonra “Depremin vurduğu yerler fuhuş, zina ve faiz merkezi haline gelmişti. İlahi adalet tecelli etti” türü yorumlar yaptığında “bu çağda bu kafa” falan diye yorumlar yapanlar...
Yani “Cüppeli Ahmet”i küçümseyenler...
Van depreminin ardından...
İçlerindeki “Cüppeli Ahmet”i ortay çıkarıverdiler.
“Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı” türü laflar ediyorlar.
* * *
Kürt ile teröristi ayırt edemeyen, bir şehrin ahalisini topyekûn terörist ilan eden, acıyı paylaşmayı bilmeyen bu insanlara şöyle demek istiyorum:
“Madem sonunda Cüppeli gibi olacaktınız, adamı neden alaya alıp küçümsediniz.”
Kaynak: Hürriyet
Yasal Uyarı: Yayınlanan haberlerin tüm hakları ABECEM NET'e aittir. Alıntılanan haberin bir bölümü, alıntılanan habere
aktif link verilerek kullanılabilir.